Vanilya Gökyüzü adlı filmde, insanın yaşadığı olaylardan neyin rüya neyin gerçek hayat olduğu konusunda yaşayabileceği ikileme dikkat çekilmektedir. Hem filmin kahramanı hem de izleyiciler film boyunca bu konuda ciddi bir kararsızlığa düşmektedir. Filmin başrol oyuncusu David Aames çevresindeki kişilerin ideal olarak gördükleri gösterişli bir hayata sahiptir. Babasının ölümünden sonra kendisine miras kalan büyük bir yayıncılık şirketinin başındadır. Gerek fiziksel görünümü, gerek maddi konumu, gerekse sosyal çevresi açısından çevresindeki herkesin imrendiği bir hayat sürmektedir. Ancak bir gün, geçirdiği bir trafik kazası sonucu yüzü parçalanır ve hareketli yaşantısı sona erer. Bir anda eski arkadaşlarından kimseyi çevresinde bulamaz. Kendisini yalnız ve mutsuz hissettiği böyle bir dönemde, geri kalan hayatını "uyanık rüya" (lucid dream) denilen güzel hayallerle yaşatmaları için bir şirketle anlaşma imzalar. Böylece bu kişinin zihninde istediği yaşta, istediği fiziksel görünümle, istediği kişilerle suni bir hayat yaşatılır. Ancak tıpkı bir rüyada olduğu gibi kişi kendisine izlettirilenlerin bir hayal olduğunun farkında olmadan, gerçek bir hayat yaşadığı izlenimine kapılmaktadır.
Rüyalarımız ve Gerçek Hayat
İnsan, rüyasında çok gerçekçi olaylar yaşayabilmektedir. Merdivenden yuvarlanıp bacağını kırabilmekte, ciddi bir trafik kazası geçirebilmekte, bir otobüsün altında kalabilmekte, acıktığında bir pasta yiyip doyabilmektedir. Günlük yaşamda rastlanan olayların benzerleri rüyada da aynı inandırıcılıkla, aynı hislerle yaşanmaktadır. Rüyasında kendisine otobüs çarptığını gören kişi yine rüyasında, kaza yaptıktan sonra gözünü hastanede açabilir; sakat kaldığını anlar ama aslında bu bir rüyadır.
Nitekim Vanilya Gökyüzü adlı filmde de, her insanın yaşayabileceği bu çelişki senaryoda işlenen ana konu olmuştur. Örneğin filmin ilk sahnelerinde başrol oyuncusu David, elektronik saatinin "gözlerini aç, gözlerini aç" şeklindeki alarmıyla uyanır. Saatinin 9:05 olduğunu gördükten sonra, yüzünü yıkar ve aynada kendine bakarak saçından bir tel koparır. Daha sonra işine gitmek üzere arabasıyla yola çıkar. Ancak her gün geçtiği kalabalık New York sokaklarını o sabah boş olarak bulur. Binalar, arabalar herşey yerli yerinde olmasına rağmen etrafta hiçbir insan yoktur. Tam bu durumun korkusunu yaşarken, saatinin "gözlerini aç, gözlerini aç" alarmıyla yeniden uyanır. Rüyasında hayal ettiklerini bu sefer gerçek yaşantısında yapmaktadır. Saatine bakar, 9:05 olduğunu görür, yüzünü yıkar, aynada kendisine bakar ve tıpkı rüyasında yaptığı gibi saçından bir tel koparır. Sonra da arabasına binerek işe gitmek üzere yola çıkar. Rüyasından tek fark olarak şehrin sokaklarında olması gereken insanlar vardır.
Filmin bir başka sahnesinde David, arkadaşı Sofia'ya gördüğü rüyalardan nasıl etkilendiğini şöyle anlatır:
David : Nasıl anlatsam, çok korkunç bir rüya gördüm... Aşağı arabama iniyorum, arkadaşım vardı... orada ve yanıma geldi... Korkunç bir şekilde arabayı sürüyordu. O üzgündü, nasıl anlatsam... arabayı köprüye doğru sürdü...
Sofia : O anda işe mi gidecektin?
David : Olabilir. Sonra kolum ve yüzüm paramparça olmuştu. Ama daha da kötüsü... uyanamıyorum...
David : Rüyalarım bana zalim şakalar yapıyordu. Beni zorluyorlar. Bazen rüyalarımdan gerçeğe uyanmak istediğim de oluyordu. Ama tekrar rüyama geri dönemiyordum. Yapamıyorum. Rüyalarım her zaman güzel olmazdı...
Beynimizde mi görüyoruz?
Neyin gerçek neyin rüya olduğu konusunda yaşanan çelişkilerin temel sebebi, her ikisinde de seyredilen hayatların zihinde oluşmasıdır. Gerçek olarak adlandırdığımız hayatımız da kitap boyunca açıklandığı gibi, beyne ulaşan elektrik sinyallerinin oluşturduğu etkiden başka bir şey değildir. Ve yaşadıklarımızın bize gerçekçi olarak hissettirilmesi de hiçbir zaman bir ölçü değildir. Biz sadece algılarımızın beynimizdeki yorumlarıyla muhatap oluruz ve dışarıda bu algılarımızın maddesel karşılıklarının olup olmadığından asla emin olamayız. Tıpkı rüyalarımızda olduğu gibi...
Rüya ile ilgili bir örnek konuyu daha iyi açıklayacaktır. Şimdiye kadar olan anlatımımıza uygun olarak beynimizin içinde bir rüya seyrettiğimizi düşünelim. Rüyada hayali bir bedenimiz olacaktır. Hayali bir kolumuz, hayali bir gövdemiz, hayali bir gözümüz ve de hayali bir beynimiz. Rüya sırasında bize "nerede görüyorsun?" gibi bir soru gelse vereceğimiz cevap "beynimde görüyorum" olacaktır. Ama ortada gerçek bir beyin yoktur. Sadece hayali bir vücut, hayali bir kafatası ve hayali bir beyin vardır. Rüyanızdaki görüntüyü gören irade ise, rüyadaki hayali beyin değil, ondan daha "ötede" olan bir varlıktır. Rüyadaki ortamla gerçek hayat dediğimiz ortam arasında herhangi bir fiziksel fark olmadığını biliyoruz. Öyleyse, bize gerçek hayat dediğimiz ortamda, "nerede görüyorsun?" sorusu sorulduğunda da üstteki örnekteki gibi "beynimde" cevabını vermenin bir anlamı yoktur. Her iki durumda da gören ve algılayan irade, bir et parçası niteliğindeki beyin değildir. Beyni analiz ettiğimizde karşımıza, diğer canlı organlarda da bulunan protein ve yağ molekülleri gibi moleküllerden daha farklı bir malzeme çıkmaz. Yani beyin dediğimiz et parçasında, görüntüleri seyrederek yorumlayacak, bilinci oluşturacak, kısacası "ben" dediğimiz şeyi yaratabilecek bir şey yoktur.Aslına ulaşamayacağımız bir dünyayı İzliyoruz
Aileniz, eviniz, okulunuz, işyeriniz hepsi de sizin için zihninizde yaratılırlar. Güneş, Ay ve yıldızlar da sizin içinizde dönmektedir. Kısacası siz dünyanın içinde değil, dünya sizin içinizdedir.
Nitekim filmdeki "uyanık rüya" (lucid dream) olarak ifade edilen hayali dünya da, bu konunun anlaşılması açısından ufuk açıcı bir örnek olabilir. Aşağıdaki satırlar insanlara bir rüya gibi, hayali bir dünya sunan bir şirketin tanıtım konuşmalarıdır. Bunlar bir filmde yer alan ifadelerdir ama bugün ilerleyen bilim sayesinde bu olaylar tamamen gerçektir. Günümüzdeki teknik imkanlarla, isteyen kişiye suni bir ortam oluşturularak gerçek bir yaşantı hissi vermek mümkündür.
Tanıtım : Programdaki model, erkek, Amerikan... Doğum ve ölüm... Kendi istediğiniz yaşta hayatınıza istediğiniz gibi devam edebilirsiniz... Hayatınıza dilediğiniz yaştan devam edebilirsiniz. Şu anda ya da istediğiniz gelecekte yaşayabilirsiniz. Hatıralarınızda olanlarla. Hayatınız gerçekçi bir dünyada devam edecek. Dakika dakika. Hayal edebildiğiniz herşey. Eğer isterseniz bir yaz gününde... Harika bir filmde, ya da favori pop şarkınızın klibinde. Hangisini seçersiniz seçin herşey tamamen etkileyici. Sorunlarınızda teknik destek veriyoruz. Uyuyacaksınız ve hayatınızın geri kalanı gerçek bir rüyada devam edecek. Bayan : Uyanık bir rüya. Ve ne olursa olsun bu bir rüya. Huzurun rüyası, başarının rüyası, dünya ile ilgili sevdiklerinizin olduğu bir rüya. Bunu gerçek anlamda söylüyorum. Düşün David. Koca bir yaşam. Her ne istiyorsan... Bu zihnin devrimidir.Görüldüğü gibi insanın yapay yollarla gerçek olduğunu düşünebileceği, etrafındaki cisimlere dokunup, yediklerinin tadını alabileceği, gülüp eğlenebileceği çok canlı bir dünya içinde yaşaması mümkündür ve filmde de bu gerçek konu edilmiştir.
Bu gerçeğin anlaşılması son derece önemlidir. Çünkü maddenin ardındaki bu sırrı kavrayan kimseler çok daha farklı bir ruh hali yaşayacaklardır. Herşeyden önce, maddenin gerçek yönünün anlaşılması ile insanlar Allah'ın nerede olduğu, cennet ve cehennemin varlığı, ruhun mahiyeti, ölümden sonraki yaşam, sonsuzluk gibi konuları rahatlıkla kavrayabilmektedirler. Örneğin önceleri materyalist bir dünya görüşüne sahip veya bu görüşün telkini altında yetişmiş insanlar bu konuları kavrayamazken, maddenin bir hayal olarak algılandığının fark edilmesiyle, Allah'ın tek mutlak varlık olduğunu açıkça görebilmektedirler.
Bunun sonucu olarak dünya hayatında bağlanılan herşeyin, hırsların, tutkuların anlamsızlığı görülecek; kibir ve azametin yerini tevazu ve yumuşak başlılık, cimriliğin ve bencilliğin yerini fedakarlık ve yardımlaşma, güvensizlik ve sıkıntının yerini huzur ve tevekkül alacaktır. Çünkü maddenin bir hayal olduğunu, Allah'ın "his ve vehim mertebesinde yarattığı" bir dünyada yaşadığını anlayan insan, Allah'ın yarattığı olaylar ve varlıklar arasında mücadele etmekten kurtulur. Her hayrın ve şerrin Allah'tan olduğunu bilir ve her işinde Allah'a dua edip O'ndan yardım ister. İnsanların gözlerinde büyüttükleri makamların, paraların, mülklerin -görkemli evlerin, lüks arabaların, pahalı giysilerin - sadece birer hayal olduğunu ve Allah'ın bunları denemek için yarattığını bildiği için bunlara bir değer vermez.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder